top of page

Turgut Uyar’ın Ahd-i Atik'i

Kolektif kurtuluş ve direniş umudu düşünüldüğünde; Ahd-i Atik’in bu umuda uygun bir seçim olduğu görülür. Turgut Uyar topumsal hareketliliği ve halkın yekpare kurtuluşunu arzu etmektedir. Tevrat’ın da anlattığı kurtuluş hikayesi böyle bir toplumsallık vaadi içerir.


Can Acer



Turgut Uyar İkinci Yeni şairleri arasında kutsal anlatılarla ve gelenekle en yoğun ilişkiyi kurmuş şairlerden biri. İnsanlığın kutsal kitaplar ve dini olaylar çevresinde gelişen Ortadoğu macerasına kuşaktaşlarından daha fazla ilgi göstermiştir. İkinci kitabı olan Dünyanın En Güzel Arabistanı’ndaki Bir Kantar Memuru İçin İncil, Sular Karardığında Yekta’nın Mezmurudur gibi şiirlerle başlayan bu ilgi Ahd-i Atik şiiriyle derinleşir. Bu şiir diğer metinlerinden bütünüyle kutsal anlatı ile ilişki halinde olmasıyla ayrılır.

Uyar beş bölümden oluşan Tevrat’a uygun şekilde şiirini bölümlendirmiş ve her bölüme Tevrat’ın bölüm isimlerini koymuştur. Yer yer Tevrat üslubunu şiirine taşımış, Tevrat’taki bölümlerin temalarıyla şiirdeki bölümler arasında paralellik kurmuştur.


Ahd-i Atik şiiri Uyar’ın beşinci kitabı Her Pazartesi (62-67 Notları) içinde yer alır. Türkiye’deki siyasi şartların hareketlendiği, politik görünümün karmaşıklaştığı bir dönemde yayımlanır Her Pazartesi. Turgut Uyar’ın daha ilk şiirlerinde görülen yaşam merkezli, Garip şiirinin hayata dönüklüğünü ihmal etmeyen şiiri Dünyanın En Güzel Arabistanı ve Tütünler Islak tecrübelerinden sonra 60’lı yılların politik atmosferiyle siyasi bir içerik kazanmıştır bu kitapla. Kitabın açılış şiiri Çok Üşümek’te “Bir odada, azıcık!.. Günlükten ve grevden / Nüfüs kâğıdı, terazi ve peynir beklemekten” dizeleriyle daha başlangıca siyasi içerik taşınmaktadır. “Bağlı Kalmanın Yeri” şiirindeki şu dizeler bir önceki şiirdeki grev kelimesinde de ifadesini bulan kollektif hareketin devamıdır: “Akıyor şarkısı büyük bedenin,/ Kovuşturulan şarkısı. Bir meydana /Hep meydanlara. Meydanlara./Nasıl bakıyorsa bir koltuk bir duvara,/ Başkaldırmanın sınırlandırıldığı bir dünyada/ Akıyor… Kovuşturulan kan gibi.” Buradaki büyük beden halkın bir bedene dönüşmüş kitleselliğidir.Bu kolektif kurtuluş ve direniş umudu düşünüldüğünde Ahd-i Atik’in bu umuda uygun bir seçim olduğu görülür.


Turgut Uyar topumsal hareketliliği ve halkın yekpare kurtuluşunu arzu etmektedir. Tevrat’ın da anlattığı kurtuluş hikayesi böyle bir toplumsallık vaadi içerir. Örneğin Eski Ahid’in ikinci kitabı Çıkış’ta(Göç) İsrailoğulları’nın Mısır'daki kölelik hayatı, İsrailoğulları’nın Mısır'dan çıkışı, Toplanma Çadırı’nda toplanılması konuları işlenmiştir. Burada kurtuluş ve cehd kitlesel bir nitelik taşımaktadır. Turgut Uyar ideolojik tercihi ile kutsal kitabın çağrışım dağarcığını birleştirmektedir. Bu çağrışımın gücü ile kendi düşünsel tercihine daha güçlü bir vurgu kazandırmaktadır. Bu şiirlerde birinci çoğul şahısla anlatımı tercih etmesi de aynı tercihle ilişkilendirilebilir:


“korkusuz belki ama umutsuz değil ve uykusuz

aklımız kendimizin yapacağı bir şeylerde”


“Nasıl çoktuk-iyiydik-, nasıl kalabalıktık-bolduk

Bir tuz ve bir sakal.”



“büyük bir şeye geliyoruz bulut gibi

saklanan ve güvenilen bir şey

herkes ölürken ve herkes kalırken bile kalın”


“büyük bir şeye geliyoruz bulut gibi/ saklanan ve güvenilen bir şey” mısralarındaki büyük şey’de Turgut Uyar’ın ideolojik olarak içini doldurduğu fakat farklı bir içerik taşısa da kutsal kitabın muştusuna benzer bir heyecanı aktardığı görülür.


Tevrat etkisi kutsal kitap üslubuna yakınlaşma gayreti olarak da Turgut Uyar’da görülür. Uyar şiirlerinde “ve” bağlacını çokça kullanır. Ahengi tekrarlarla kurmayı seven bir şair olarak şairin aradığı anlatımcı üslubu kolaylaştırıcı bir tercihtir bu. “Ve” bağlacının tekrarlı kullanımı Tevrat’ın ilk okuyuşta göze çarpan belirgin bir özelliğidir: “Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı. Ve yer ıssız ve boştu; ve enginin yüzü üzerinde karanlık vardı; ve Allahın Ruhu suların yüzü üzerinde hareket ediyordu. Ve Allah dedi: Işık olsun: ve ışık oldu” (Yaratılış, 1: 1). Bu ayetler Tevrat’ın başında ard arda gelmektedir ve bu ard arda oluş bir anlatım özelliği olarak belirmektedir. Turgut Uyar “ve” tekrarı üzerinden Ahd-i Atik şirinde üslubunu kutsal kitap üslubuna yakınlaştırma çabası güder.

“ve öyle bir yaz geçirdik Tanrının bahçesinde

bozuk paralarda sinemalarda gerçeklerde”


“her şeylere bir başlangıçtık ve bir sonduk

ve kimbilirdi aşk nerde oteller nerde”


“indik ve yorgun argın ve saygımız idi yok

boşalmış istanbulda gökte ve her yerde”


“ah büyük gök yoksulsun ve suyumuz bile değilsin

ve maviliğin ve karanlığın ve karşıtlığın nerde”


Turgut Uyar bir tercih olarak bazı şiirlerinde kimi süreksiz sert ünsüzle biten kelimeleri yumuşamaya uğratmamıştır.


“nasıl yakışırdı sağrılarına ve göke.

Göke bir ululuk katardı sonsuz biçim, at!”( Terziler Geldiler)


“Denizi ve gökü kırdılar”( Bir İntihar Akşamı Üstüne Söylenti)


“İyi ki geldiniz burada bulundunuz

Her şey öyle uzun, biz soğukuz

ve öyle solgunuz ...”( Ölü Yıkıyıcılar)


Bu tercih de Tevrat’ın üslup taklidi olarak görülebilir. Tevrat Türkçe’ye aktarılırken özellikle gök kelimesi yumuşamaya uğratılmamıştır: “ve Musa değneğini göke doğru uzattı” ( Mısırdan Çıkış 9:23), “gök ve göklerin gökü seni alamaz”( Krallar 8:27). Ahd-i Atik şiirinde de aynı tercih görülüyor:


“ölü bir balıkız, öyle, ölü bir balık

beyaz eli bekleyen

anılarla sayılar arasında”


Şiirde üslup açısından Tevrat’ın şiire taşınmasının yanında içerik olarak da benzerlikler görülür. Şiirin ilk bölümünün adı Tekvin’dir. Tekvin Tevrat’ın da ilk bölümüdür. Tekvin bölümünün İbranîce adı "Bereşit"tir. Kitap, "başlangıçta" anlamına gelen bu adı, ilk kelimesinden almıştır. Yunanca "Genesis" (Tekvin) adı ise, kitabın baş tarafında yeralan yaratılış hikayesinden gelmektedir. Şiirde Tekvin bölümünün başlangıç muhtevasına uygun şekilde varoluşsal bir başlangıç hikayesi anlatılır.


“ve öyle bir yaz geçirdik Tanrının bahçesinde”


Bu bahçe Tevrat’taki Aden bahçesine göndermedir. Adem ile Havva’nın yaşadığına inanılan bu bahçe Yaratılış’ın ikinci babında şu şekilde anlatılmaktadır: “Rab Tanrı doğuda, Aden'de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem'i oraya koydu. Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.” Bu başlangıç durumunu şiirde ifade eden mısralar bulunmaktadır.


“Uzak görüşlülüğüne inanıp suların her şeydi taze

Yalnızlığımız değil”


“bomboş ellerimizde sonsuz düzenler”


Ellerin bomboş olduğu ve her şeyin taze olduğu bir başlangıç anının tasviridir bu. Bu başlangıç anı Tütünler Islak kitabına “bütün mümkünlerin kıyısında…” epigrafını koyan şair için bir imkânı taşımaktadır.


“korkusuz belki ama umutsuz değil ve uykusuz

aklımız kendimizin yapacağı bir şeylerde”


dizeleri insan eylemine inancı taşır. Bu eylemin başlangıcı cennet bahçesinden çıkmakla mümkün olacaktır. İnsan yazgısının sıfır noktasını anlatırken burada ağırbaşlı bir umudu da taşımaktadır.


“her şeylere bir başlangıç ve bir sonduk” derken yine bir şeylere başlayan ve bir şeyleri bitiren bir psikolojinin çelişkili durumunu anlatır. Bu durumu bir önceki mısrada şu şekilde ifade eder: “ dünyanın bütün saatleri onikilerde”. Saat on iki bir günün sonu iken diğerinin başlangıcıdır. Turgut Uyar’ın ikili psikolojisinin anlatımıdır bu, aynı anda başlangıcı ve sonu yaşama durumudur.


Şiirin ikinci bölümü Göç (Çıkış) Tevrat’ın da ikinci bölümüdür. İsrailoğulları’nın Mısır'dan çıkışı anlatılır. Turgut Uyar burada kutsal kitaptaki anlatıyı Tekvin bölümündeki gibi büyük anlatının bir parçası olarak kurmamıştır. Kendi gündelik ve varoluşsal durumunu daha güçlü ifade edebilmek için bir analojidir bu bölümdeki kutsal kitap atıfları. Mısır’dan Çıkış’a gönderme ile insanın yalnızlık karşısındaki halini, eylemini anlatır.


“göçen, yerleşen bir şey değil

herkes kaçışandı yalnızlıktan.

Kadınlar erkeklerle idi, yalnızlıktan

Herkes herkesle idi yalnızlıktan…”


Tevrat’ta Yahudilerin başına gelen bütün iyiliklerin Tanrının inayetiyle geldiği vurgulanır. Turgut Uyar Tevrat’ın anlatım imkanlarını kullanırken vurguyu Tanrı inayetinden insan iradesine çevirmektedir. “herkes kendi akşamını çıkarırdı karanlıktan”, “ bir çocuk, bir öyküde, bir düşü, yürütürdü…” dizeleri bunun örnekleridir.


Şiirin üçüncü bölümü Levililer’dir. Levililer’in İbranîce ismi "Vayikra" dır. "seslendi", "çağırdı" anlamındaki "Vayikra", kitabın ilk kelimesidir. Ritüellerin, haram ve helallerin, genel olarak ibadet sisteminin detaylandırıldığı bölümdür. Levililer bölümünün başında Vayikra(seslendi)’nın anlamına uygun şekilde bir seslenilme durumu vardır.


“…saçlarınızı ve tırnaklarınızı büyütünüz dediler

büyük olsun,

büyüttük…

ve trenlerde gidiniz ve otobüslerde

okuyunuz!..

ve hep gidiniz!..”


Levliler bölümünün baskın içeriği akaidin anlatılması ve dinin ritüellerinin emredilmesidir. Yukarıdaki mısralardaki “okuyunuz!.., ve hep gidiniz!.., büyük olsun” gibi seslenişler de emir muhteva etmesi açısından kutsal kitapla uyumluluk gösterir.


“O yağmakaranlık büyürdü durmadan,/ “Yalnızdık, Kimsesizdik, Bağışlanmalıydık…” mısralarında içinde olduğu yıkıcı hali anlatan şair, şiiri: “Bir gün, günah yapılmazdı hiçbir yerde/ ama kimbilirdi aşk nerde, oteller nerde” diye bitirmektedir. Kutsal kitapta günahın ne olduğu, neyin günah kapsamına girdiğinin anlatıldığı bir bölümün adını taşıyan şiir, günahsızlığa erişilen bir yeri özlemektedir. Ama Turgut Uyar’da günah yanlışlığını içinde taşıyan şey “yalnızlık, kimsesizliktir”. Bu günahın aşılması yani yalnızlık ve kimsesizlikten bireyin kurtuluşu ise aşk ve otellerle mümkündür: “kimbilirdi aşk nerde, oteller nerde!..”


Dördüncü şiir Sayılar’dır. İsrailoğulları’nın çölde geçen hayatını anlatır. Sayılar bölümünde, Mısır’dan çıkış sırasında İsrailoğulları’nın durakladığı yerlerin bir listesi bulunur.

Duraklar ile, çöldeki bekleyiş şiire kent içinde bir görüntü olarak girmiştir. Tevrat’ın durağı sinema, otel, güverte, şapka gibi diğer kent unsurlarıyla birlikte işlenince bir kent imgesine dönüşmüştür.


“Nasıl çoktuk-iyiydik, nasıl kalabalıktık-bolduk

Bir tuz ve bir sakal.

Durakta…”


“İşte. Bölündük belli olduk.

Durakta.”


Ahd-i Atik’in son şiiri Tesniye’dir. Tesniye Arapça bir sözdür ve iki parçadan oluşan anlamına gelir. Şiirde Tesniye’nin bu anlamına işaret ederek dört yerde tekrar eden bir mısra vardır: “ ben iki kişiyim övüşürüm durmadan”.


Tesniye, üslup bakımından ilk dört kitaptan farklıdır. İlk dört kitapta hitap doğrudan Allah'a ait olduğu halde, Tesniye'de Musa'ya aittir. Tesniye, Musa'nın kendi tecrübesinin bir ürünü gibi kaleme alınmıştır. Turgut Uyar da bu anlatım özelliğine paralel olarak Tesniye şiirinde diğer dört şiirden farklı olarak birinci tekil şahısla anlatıma geçer:


“Dişlerim acıyor sıkmaktan”


“üstüste ve sular kalın

insanların benimle görüştüğü saatlerde


ben iki kişiyim övüşürüm durmadan”



bottom of page